Titriyorum resmen...
Ayakkabılarım Sümerbank ürünü, o tanıdık koku...
Nerede miyim dersiniz? Münih tren garındayım.
Yaşım henüz on dört.
Neden mi bu uzaklardayım?
Ah, anam... Canım anam Berlin'de, o büyük AEG fabrikasında çalışıyor, beni de yanına aldıracak.
İşte o an geldi. "Pass bitte!" dedi, sanki Hitler'in ruhu sinmiş o aksi kadının sesinde.
Uzattım titrek ellerimle. Bir baktı yüzüme, o küçücük halime...
Sanki beni bir lokmada yutacak gibiydi. O sert damga...
Bir vurdu pasaportuma, ben yerimden zıpladım, sanki o eski ayakkabılarımın içinden sular fışkırdı.
Sonra o uzun yolculuk...
Bindim Berlin trenine, Almanyanın en güneyinden ta kuzeyine doğru...
İndik mi o meşhur Berlin'e?
Hani bir zamanlar ikiye ayrılan, hüzünlü Berlin'e...
Gençlik işte, her şeyi ezberlemiştim.
Taksiciye o birkaç Almanca kelimeyi sıraladım: "Ich möchte zu dieser Adresse gehen."
Adamcağız güler yüzlü, sanki Hitler'in o karanlık günlerinden hiç etkilenmemiş gibi, nazikçe kapıya kadar bıraktı beni.
Şimdi sizi alıp yine o güzel Foça'ya bağlayacağım...
Ama biraz sabır, biraz merak...
SEVGİ HER ŞEYDİR.
Devamı Gelecek...
NECATİ VURAL / FOÇA
YORUMLAR