google92207d2cbecf4788.html
NECATİ VURAL

NECATİ VURAL

Foça'nın Neco'su

Foça'da eski bir aşk hikayesi

10 Ekim 2019 - 12:47

Foça Devlet Hastanesi'nin bahçesinde iki kadın, masada iki çay, hararetli bir muhabbet var.

Biri hastaneden hemşire Hacer, diğeri liseden sınıf-sıra arkadaşı, sırdaşı Hatice..

Tam otuz iki yıldır hiç görüşmemişler.

Hacer liseden sonra okumamış hemşire olmuş evlenmiş ve bir kaç yıl sonra eşinden ayrılıp kendini kızına onun okuyup meslek sahibi olmasına adamış.

Hatice'ye gelince tam bir Türk filmi.

Lise biter bitmez babası onu tez elden evlendirmenin yollarını aramaya başlamış.

Sever mi, anlaşır mı, mutlu olur mu umrunda mı yobaz babanın.

Hatice de epey güzel, talipler sırada o aralar işleri iyi olan Şevket'e babası vermemiş adeta atmış.

İşleri sonradan bozulan Şevket,Hatice'yi almış ver elini İstanbul malum o günlerde taşı toprağı altın İstanbul'un. 

Şimdilerde bütün İstanbul Ege kıyılarına kaçıyor ya..

Bir gülesim geliyor ki.. Sormayın. 

Şevket mübarek Metin Ali Feyyaz tayfasından sanki.

Bir iki üç  derken dördüncü Çocuğu da Hatice'nin kucağına vermiş.

Evde dört çocuk birini soy birini giydir,birini uyut öbürünü yedir kahrolası bir hayat çökmüş omuzlarına.

Şevket zengin bir adamın şoförü olmuş kendini patronuna adamış yirmi dört saat.

Arada para yolluyor eve, sadaka gibi.

Hatice'nin yaşamının yanında fare kapanı büyük kalır.

Otuz iki yılda bir kez gidememiş canım Foça'sına.

Anne ve babası iki kere gelmişler yanına, hepsi o.

Babasının cenazesine bile gidemediği ise ayrı dram.

Annesi habire tarhana,salça,erişte yollayıp avunmuş o özlemle.

Hatice'nin belleğinde ve de yüreğinde kartal yuvası gibi Kiüçükdeniz'e tepeden bakan okul binası,9/A sınıfı,önden 3.sıra,yanındaki can yoldaşı Hacer...

Tabi tarih öğretmeni yaķışıklı Tahir Hoca. Hatice aşıktı Tahir hocaya, o kadar belli etmişti ki sevdasını, bir gün ikisini birden odasına çağırdı hoca.

"Bak Hatice, ben de seni, sizi çok seviyorum. Ama senin beni sevdiğin gibi değil. Benim çok sevdiğim bir eşim ve mutlu bir yuvam var" deyip noktayı koydu. Hatice bitmiş,Hacer şaşkın,Tahir hoca da epey bir dağılmıştı. 

İki arkadaş birer sigara yaktı, Foça imbatının pamuk elleri şöyle bir okşadı yüzlerini hastane bahçesinde ve yıllardır merak ettiği soru Hatice'nin ağzından çıkıverdi 'Tahir hocayı görüyor musun hiç?' İkisinin de aynı anda gözleri doluverdi.

Hacer elbette görüyordu hocayı. Foça küçücük yer. Karısını kanserden kaybetmiş tek başına yaşıyordu. Epey yaşlanmıştı.

Hacer özellikle salı pazarında rastlıyordu ona o yaķışıklı, o hayat dolu Tahir Hoca artık pazar filesini zor taşıyan,yaşam sevinci kaybolmuş, ara ara gözlüğünü dürten yapayalnız bir çilekeşti.

Hacer bir an düşündü. Tahir Hoca da Hatice'yi sormuştu...

Söyleyip söylememek arasında gitti geldi. Ama daha fazla üzmek istememişti Hatice'yi.

İki kadim dost sarıldılar birbirlerine tekrardan.

Şükür halimize diyemediler belki ama yinede içleri sevgiyle doldu taştı.

İyi ki varsın dediler birbirlerine. Hatice eliyle Hacer in iki damla gözyaşını şöyle bir sildi.

O kahrolası soruyu sordu. 'Peki sen mutlu musun?'

Hacer, Hatice nin gözlerinin içine bakarak cevapladı: EH İŞTE. 

Zaten yaşamlarını bundan iyi anlatacak kelime olamazdı. EH iŞTE...

(Gerçek bir öyküdür. Sadece isimlerini değiştirdim.)

Necati Vural / Foça 

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Önder Aytuğ
    4 yıl önce
    Harikasın Neco'm, zevkle ve merakla yazılarının bitmemesi için dua ediyorum.Bambaşka bir yazım karakreri ve bambaşka bir sürükleyicilik, sırrını arıyorum,bir türlü teşhisi koyamıyorum.Tebrikler kardeşim, beni daha fazla delirtme ve çok ünlü bir romancı ol ve çık lütfen,hakediyorsun.