google92207d2cbecf4788.html

Denizi ayrı, deniz havası ayrı hava, burası Foça

Seyfi Gül yazdı: Denizi ayrı, deniz havası ayrı hava, burası Foça

Denizi ayrı, deniz havası ayrı hava, burası Foça
22 Eylül 2021 - 22:50 - Güncelleme: 22 Eylül 2021 - 22:53
Herkes yaşadığı yerden az çok şikayet eder. Kaçıp gidecek, başını dinleyecek bir yer ister. O şikayeti etmeyenlerin yaşadığı nadir yerlerden biridir Foça. Arada sızıldansa, hele biraz uzaklaşsa, bir an önce döneyim diye can attığı yerdir Foça. Gezmeye gelenlerin de bir daha göreyim dediği.
Tarihin babası Herodot yaklaşık 2 bin 500 yıl önce Foça’dan geçmiş. Foça’yı ve Foçalıları bir cümleyle özetlemiş.
“Foçalılar,
Onlar kentlerini, bizim yeryüzünde bildiğimiz
en güzel gökyüzü ve en güzel iklimde kurdular...”
FOÇAŞK
Kurdular.
Aşık oldukları bu coğrafyada, kurdukları Foça’ya da aşık oldular. Ve bu aşkı bugünlere taşıdılar.
Genetik ve bulaşıcı bir aşktı bu.
İster burada doğsun, ister sonradan olsun, “Foçayı sevmiyorum” sözünü duymak çok zordur Foçalıdan. Şikayet edeni olur, gideni de belki. Ama dünyada bir yerlere gidipte dönmeyeni yoktur.
Gerçektir, ya da uydurmadır ama bu uğurda bir de Karataş Efsanesi vardır. Rivayet odur ki, her kim ki Foça’ya gelir ve dahi ‘Karataş’a ayak basarsa”, artık iflah olmaz bir Foça tutkunu olur. Günün birinde mutlaka oraya döner. Bir daha görmeye, çoğunlukla da artık burada yaşamaya gelir. O Karataş ki yeri bilinmez. O Karataş ki Foça’ya gelip te basmayan olmaz. Böyle bir şey.
Ataol Behramoğlu’na şiir yazdırmıştır.
“Karataş’a bir kez ayak basan
Foça’dan ayrılamazmış derler
Foça da sizi bırakmaz zaten
Kalbinizle bastıysanız eğer” dizeleriyle.
Can (Yücel) Baba;
“Başka türlü birşey benim istediğim
Ne ağaca benzer ne de buluta
Burası gibi değil gideceğim memleket
Denizi ayrı deniz
Havası ayrı hava” sözleriyle Foça’yı anlatır sanki.
Homeros, Odysseus destanında Foça denizindeki kayalıklarda denizcilerin başını döndüren sirenlerin yaşadığını söyler. Bugün “Denizin Peri Bacaları” diye de anılan Siren Kayalıkları, tüm heybeti ve güzeliğiyle uzanır aynı sularda.
DOĞUŞTAN BİR DÜNYA GÜZELİDİR
Foça bir dünya güzeli olarak doğmuştur. Yaşayanları binlerce yıldır bu dünya güzeline elbiseler biçmektedir.
Tarih yüzü vardır. Turizm, balıkçılık ve tarım yüzleri de.
Her biri tek başına burayı görülesi, gezilesi kılar.
Antik çağ Phokaia’lılarından Persler’e, Cenevizlilere, Venediklilere, Bizanslılara, Osmanlı’ya ve işgal yıllarının ardından 11 Eylül’de Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanmıştır Foça.
Şap’ıyla Şarab’ıyla, Tuz’u ve Taş’ıyla anılmıştır.
KEŞKE KORUNABİLSEYDİ
Korunmuştur derler. SİT’le. Doğal ve Tarihi Yasak Bölgeleriyle. Ama araştırmalar ve eski fotoğraflar gösteriyor ki çokta korunamamış bir yerdir Foça. Özellikle ilçe merkezindeki dini, sosyal, kültürel ve oturma amaçlı heybetli taş yapılar bugünleri düşünemeyenlerin, acımasız ellerin gazabına uğramıştır. Savaşlardan nasiplenen harabelerin yanısıra sağlam yapılarda ya taşları kullanılsın diye, yada yakın zamanda “aman SİT çıkacak bunlara dokunamayacaksınız” korkusuyla yıkılmış, ucube beton yapılara dönüştürülmüştür. Şimdi restore edilenler ve değeri parayla ölçülemeyen taş yapılar kendini o dalgada kurtarabilen az sayıda binalardır. İmara yeni açılan bölgelerde yapılan betonarme taklitler ise o yapılara özlemin bir işaretidir.
Foça gerçekten biraz daha korunabilseydi, bugün olduğu gibi UNESCO Geçici Dünya Mirası Listesi’nde değil, uzun yıllar öncesinden daimi listede yerini rahatlıkla alırdı.
Foça’nın; gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen dünyanın ilk amfi tiyatrosu, Herodot Duvarı, Yeldeğirmenleri, Arkeolojik Park haline dönüştürülmesi planlanan ama kaplumbağa hızıyla bile zor ilerleyen tarihi yarımadası, Surları, Beşkapılar Kalesi, Taş Ev diyede anılan Pers Anıtı, bugün kırsal mahalleler sınırlarında kalan yıkık kiliseleri, taş evleri, hayalet şehirleri, her birinin ayrı bir hikayesi olan kaybolmuş köyleri gibi tarihi zenginlikleri var. Üzerlerinde yaban tavşanları, börtü böcek, keçiler yaşayan insansız adaları var. Bir açıdan bakıldığında doğanın kendi kendine yaptığı bir Atatürk büstünü andıran görülesi bir Atatürk Adası var. , Yatağı değiştirildiğinde Eski Gediz adını alan ve pek çok yaban hayvanıyla kuşlara hayat veren harika bir doğal yaşam vadisi var.
Ve bugünlerde inşasına başlanan, Surlar önünden Beşkapılar kalesi’ne uzanan, surlarla denizi yüzlerce yıl öncesindeki gibi denizle yeniden buluşturacak ve ortaya ne çıkacak diye merakla beklenen bir köprülü Kordon Yolu projesi var.
Foça’nın Emine Bacı, Dondurmacı Nazmi gibi kendi kendilerini meşhur etmiş yerel lezzetçileri var. Kozbeyli’de çekirdeklerini taş dibekte size dövdüren bir Şakir’in Kahvesi var. Bağarasında lezzeti damağınızda kalacak köftecisi, pidecisi var. 26 kilometrelik yol boyunca sıralanmış kahvaltı bahçeleri, Seyirtepe’den kuşbaşı Foça ve adalarını seyredebileceğiniz keyif mekanları var. Büyükleri az olsa da butik konaklamalar için nitelikli güzel otelleri var. Ekim ayının ortalarından başlayarak sıkımına geçilen zeytinlerinden bal rengi akan, mis gibi kokan zeytinyağı var. Pamuk, domates, buğday, ıspanak, günebaken (ayçiçek) ve ne eksen yetişir bereketindeki tarlaları masmavi denizine ulaşmaya gelirken gözlerinize bayram ettirir.
Foça deyince çokça balık gelir akla. Her çeşit balık vardır sularında. Küçük balıkçısı her mevsim açılır denize. Lezzetine doyulmaz balıklar getirir. Sadece balık yemek için onca yolu çekeni vardır. Dönüşünde “değdi be” diyen.

EYLÜL’DE GEL
Yazın kalabalıktır Foça. Dinlenmekten çok eğlenmeye gelinir.
Ama keyfine varacaksanız buranın, bir Eylül’ü ayırın. Eylül’de gelin Foça’ya. Bu güzelliklerin farkına varın. Huzur ve dinlenmek için. Foça’yı seçin. Eylül’ü seçin. Ya otelinizin balkonundan, ya ahşap iskelelerde sere serpe uzanarak, ayakları denize doğru sallayarak uzaklara bakın. Güneş size özel batacaktır.
Güneşin en güzel battığı yerden, ayrılsanız da Karataş sizi geri çağıracaktır.

Seyfi GÜL / Hürriyet Gazetesi 
Kaynak: https://www.hurriyet.com.tr/yerel-haberler/izmir/denizi-ayri-deniz-havasi-ayri-hava-burasi-foca-41900610

YORUMLAR

  • 0 Yorum