"Nasıl bir İzmir" serisi, gıda ve tarım paneli ile devam etti
İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Planlama Ajansı (İZPA) tarafından şehrin uzun vadeli vizyonunu ve stratejilerini şekillendirmek üzere hazırlanan İzmir Vizyon 2074 Çerçeve Belgesi için “Nasıl Bir İzmir” panel serisi devam ediyor.
26 Kasım 2024 - 00:26
İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Planlama Ajansı (İZPA) tarafından şehrin uzun vadeli vizyonunu ve stratejilerini şekillendirmek üzere hazırlanan İzmir Vizyon 2074 Çerçeve Belgesi çalışmaları kapsamındaki “Nasıl Bir İzmir” panel serisinin ikinci paneli, “Gıda ve Tarım” başlığı ile gerçekleşti.
İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Planlama Ajansı (İZPA) tarafından şehrin uzun vadeli vizyonunu ve stratejilerini şekillendirmek üzere hazırlanan İzmir Vizyon 2074 Çerçeve Belgesi için “Nasıl Bir İzmir” panel serisi devam ediyor. Toplam 8 panel ve 8 atölye çalışmasından oluşan ve Doç. Dr. Murad Tiryakioğlu moderatörlüğünde düzenlenen “Nasıl Bir İzmir” serisinin ikincisi İzQ İnovasyon Merkezi’nde gerçekleşti. Panele çok sayıda yurttaşın yanı sıra belediyelerden, meslek odalarından ve üniversitelerden temsilciler izleyici olarak katıldı.
“Beslenme ve gıda güvenliği konusu büyük sorun olacak”
Gıda ve Tarım başlıklı panelin ilk konuşmacısı Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Özertan, Türkiye’de gıda ve tarım sektörlerini bugünkü durumunu ve geleceğini değerlendirdi. Her iki sektörde üretimin sürdürülebilir olması için ekonomik şartların uygunluğunun kaçınılmaz bir gereklilik olduğunu belirten Özertan, “Çok fazla aktörün yer aldığı karmaşık bir yapı mevcut ve bunu yönetmek zor. Üretimin sosyal, çevresel ve ekonomik boyutunda çok sayıda problem mevcut. Tarım alanındaki eksiklerimizden biri üretimin nasıl daha iyi yapılacağının bilgisini üreticilerimize aktaramamak” şeklinde konuştu.
“İklim değişikliği bizi çok etkileyecek”
Özertan, sağlıklı beslenme ve gıda güvenliği konusunda gelecekte insanlığı büyük sorunların beklediğine işaret ederek şunları söyledi: “İklim değişikliği bizi tahmin ettiğimizden daha fazla etkileyecek. Hayvanlar ve bitkiler iklim değişikliği ile stres altına giriyor. Şu an etkilerini yaşamaya başladık. İklim değişikliğinin kaynağı son 200 senelik ekonomik faaliyetlerimiz. Türkiye’de her şeyi kısa vadeli düşünüyor ve planlıyoruz. Yaraları tedavi etmektense pansuman yapıyoruz. Bu nedenle 1960’lardaki problemleri 2024’te bire bir yaşamaya devam ediyoruz. Kısa vadeli hedeflerden orta vadeli hedeflere geçmemiz gerekiyor. Tarım alanında üretici yaşlanıyor, eğitim seviyeleri düşük, finansal ve teknoloji okuryazarlıkları düşük, işini daha iyi yapabilmeye yönelik yatırımlar düşük. İşin ekonomik ve politik boyutu önemli ama 2074’ü nasıl tasarlarsanız tasarlayın sosyal ve ekolojik boyut da çok önemli.”
“Önemli olan yerelde politika yapabilmek, yerelleşebilmek”
Özertan’ın ardından söz alan İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Derya Nizam da, İzmir’de tarım ve gıda alanındaki coğrafi işaretlemeler, yerelleşme ve kooperatifleşme üzerinde durdu. Konuşmasında, coğrafi işaretlemelerin çoğunun bir sertifika belgesi olmaktan öteye gidemediğine dikkat çeken Nizam, “Coğrafi işaretlemeler ancak bir örgütlenme ve bir koruma modeli içerisinde gelişebilirse anlamlı sosyal çıktıları olabiliyor. Bu bir markalaşma meselesi değil, bir koruma meselesi” diye konuştu. Nizam, tarım endüstriyelleşirken coğrafyanın gıda ürünleri üzerindeki etkisinin değiştiği bir dönemde yaşadığımızı belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Tarımdaki endüstriyelleşme birçok toplumsal ekonomik ve ekolojik sorunu beraberinde getirdi. Endüstriyelleşmeye geç kalmış bölgeler yerel kaynaklarını koruyabiliyorlar. Post-endüstriyel dönemde yeniden revaçta olan yerelleşme temelinde, yerel ürünleri ile rant ekonomisinde yer almak istiyorlar. Türkiye’de bölgesel eşitsizlikleri artıran bir gıda sistemi var, yerelleşmeyi bu bağlamda tartışmalıyız. Kimi bölgeler endüstrileşmiş, kimi bölgeler ise geç kalmış; buradan doğan yerel değerlerle ve ürünlerle ilgili bir farklılık var. Yurt dışında ulusal düzeyde standardizasyon mevcut. Ancak Türkiye’de küçük ölçekli üretim modeli kurgulanıyor. Önemli olan yerelde politika yapabilmek, yerelleşebilmek, kooperatifleşmek, kolektif bir bilinç kurabilmek, eylem kurabilmek. Tarım özel sektöre bırakılmayacak kadar önemli fakat bunun için tarım sektörünün ekonomik olarak vazgeçilemeyen bir sektör olmaya devam etmesi gerekiyor.”
Türkiye’de gizli açlık var
Panelin son konuşmacısı Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zafer Yenal, tarımsal üretim-gastronomi ilişkisine dikkat çekti. Yenal, gıda güvencesi ve egemenliği meselelerinin giderek önem kazanacağını dile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü: “İzmir, tarım meselesine kafayı takmış bir şehir, bu alandaki çalışmalar uzun dönemli ve örgütlenerek yapılmış. Takas şenlikleri, karakılçık buğdayının yaşatılması bunun örnekleri. İzmir’in hikâyesi, kurumsallaşma ile oluşmuş bir hikâye ve kentin bu açıdan avantajları var. Fakat bahsettiğim hikâye sallantıda. Çünkü 15-20 sene içerisinde küresel ısınmanın etkisiyle İzmir’de yağışlar yarı yarıya azalacak. Bu durumda biz hangi metotlarla neyin üretimini nasıl yapacağız? Yağmuru nasıl toplayacağız? Uzun erimli düşünmeliyiz. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre şu anda beslenmeye bağlı sağlık problemleri Türkiye’de orta düzeyde. Karbonhidrat ağırlıklı besleniliyor ancak yenilen ekmekte bile durum parlak değil. Buğdayın içindeki mikro elementlerin eksikliğinden dolayı gizli açlık var. Böylesi temel sorunlara çözümler üretmemiz şart.”
Panel, konuşmaların ardından soru-cevap bölümü ile sona erdi.
Panel serisi devam ediyor
İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Planlama Ajansı tarafından kurgulanan “Nasıl Bir İzmir” çalışması, iki haftada bir tüm İzmirlilerin katılımına açık olarak gerçekleşecek paneller ve bunları takip eden atölye çalışmaları ile devam edecek. Çalışmanın, Vizyon 2074 Çerçeve Belgesi’ne önemli çıktılar sağlaması bekleniyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Planlama Ajansı (İZPA) tarafından şehrin uzun vadeli vizyonunu ve stratejilerini şekillendirmek üzere hazırlanan İzmir Vizyon 2074 Çerçeve Belgesi için “Nasıl Bir İzmir” panel serisi devam ediyor. Toplam 8 panel ve 8 atölye çalışmasından oluşan ve Doç. Dr. Murad Tiryakioğlu moderatörlüğünde düzenlenen “Nasıl Bir İzmir” serisinin ikincisi İzQ İnovasyon Merkezi’nde gerçekleşti. Panele çok sayıda yurttaşın yanı sıra belediyelerden, meslek odalarından ve üniversitelerden temsilciler izleyici olarak katıldı.
“Beslenme ve gıda güvenliği konusu büyük sorun olacak”
Gıda ve Tarım başlıklı panelin ilk konuşmacısı Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Özertan, Türkiye’de gıda ve tarım sektörlerini bugünkü durumunu ve geleceğini değerlendirdi. Her iki sektörde üretimin sürdürülebilir olması için ekonomik şartların uygunluğunun kaçınılmaz bir gereklilik olduğunu belirten Özertan, “Çok fazla aktörün yer aldığı karmaşık bir yapı mevcut ve bunu yönetmek zor. Üretimin sosyal, çevresel ve ekonomik boyutunda çok sayıda problem mevcut. Tarım alanındaki eksiklerimizden biri üretimin nasıl daha iyi yapılacağının bilgisini üreticilerimize aktaramamak” şeklinde konuştu.
“İklim değişikliği bizi çok etkileyecek”
Özertan, sağlıklı beslenme ve gıda güvenliği konusunda gelecekte insanlığı büyük sorunların beklediğine işaret ederek şunları söyledi: “İklim değişikliği bizi tahmin ettiğimizden daha fazla etkileyecek. Hayvanlar ve bitkiler iklim değişikliği ile stres altına giriyor. Şu an etkilerini yaşamaya başladık. İklim değişikliğinin kaynağı son 200 senelik ekonomik faaliyetlerimiz. Türkiye’de her şeyi kısa vadeli düşünüyor ve planlıyoruz. Yaraları tedavi etmektense pansuman yapıyoruz. Bu nedenle 1960’lardaki problemleri 2024’te bire bir yaşamaya devam ediyoruz. Kısa vadeli hedeflerden orta vadeli hedeflere geçmemiz gerekiyor. Tarım alanında üretici yaşlanıyor, eğitim seviyeleri düşük, finansal ve teknoloji okuryazarlıkları düşük, işini daha iyi yapabilmeye yönelik yatırımlar düşük. İşin ekonomik ve politik boyutu önemli ama 2074’ü nasıl tasarlarsanız tasarlayın sosyal ve ekolojik boyut da çok önemli.”
“Önemli olan yerelde politika yapabilmek, yerelleşebilmek”
Özertan’ın ardından söz alan İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Derya Nizam da, İzmir’de tarım ve gıda alanındaki coğrafi işaretlemeler, yerelleşme ve kooperatifleşme üzerinde durdu. Konuşmasında, coğrafi işaretlemelerin çoğunun bir sertifika belgesi olmaktan öteye gidemediğine dikkat çeken Nizam, “Coğrafi işaretlemeler ancak bir örgütlenme ve bir koruma modeli içerisinde gelişebilirse anlamlı sosyal çıktıları olabiliyor. Bu bir markalaşma meselesi değil, bir koruma meselesi” diye konuştu. Nizam, tarım endüstriyelleşirken coğrafyanın gıda ürünleri üzerindeki etkisinin değiştiği bir dönemde yaşadığımızı belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Tarımdaki endüstriyelleşme birçok toplumsal ekonomik ve ekolojik sorunu beraberinde getirdi. Endüstriyelleşmeye geç kalmış bölgeler yerel kaynaklarını koruyabiliyorlar. Post-endüstriyel dönemde yeniden revaçta olan yerelleşme temelinde, yerel ürünleri ile rant ekonomisinde yer almak istiyorlar. Türkiye’de bölgesel eşitsizlikleri artıran bir gıda sistemi var, yerelleşmeyi bu bağlamda tartışmalıyız. Kimi bölgeler endüstrileşmiş, kimi bölgeler ise geç kalmış; buradan doğan yerel değerlerle ve ürünlerle ilgili bir farklılık var. Yurt dışında ulusal düzeyde standardizasyon mevcut. Ancak Türkiye’de küçük ölçekli üretim modeli kurgulanıyor. Önemli olan yerelde politika yapabilmek, yerelleşebilmek, kooperatifleşmek, kolektif bir bilinç kurabilmek, eylem kurabilmek. Tarım özel sektöre bırakılmayacak kadar önemli fakat bunun için tarım sektörünün ekonomik olarak vazgeçilemeyen bir sektör olmaya devam etmesi gerekiyor.”
Türkiye’de gizli açlık var
Panelin son konuşmacısı Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zafer Yenal, tarımsal üretim-gastronomi ilişkisine dikkat çekti. Yenal, gıda güvencesi ve egemenliği meselelerinin giderek önem kazanacağını dile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü: “İzmir, tarım meselesine kafayı takmış bir şehir, bu alandaki çalışmalar uzun dönemli ve örgütlenerek yapılmış. Takas şenlikleri, karakılçık buğdayının yaşatılması bunun örnekleri. İzmir’in hikâyesi, kurumsallaşma ile oluşmuş bir hikâye ve kentin bu açıdan avantajları var. Fakat bahsettiğim hikâye sallantıda. Çünkü 15-20 sene içerisinde küresel ısınmanın etkisiyle İzmir’de yağışlar yarı yarıya azalacak. Bu durumda biz hangi metotlarla neyin üretimini nasıl yapacağız? Yağmuru nasıl toplayacağız? Uzun erimli düşünmeliyiz. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre şu anda beslenmeye bağlı sağlık problemleri Türkiye’de orta düzeyde. Karbonhidrat ağırlıklı besleniliyor ancak yenilen ekmekte bile durum parlak değil. Buğdayın içindeki mikro elementlerin eksikliğinden dolayı gizli açlık var. Böylesi temel sorunlara çözümler üretmemiz şart.”
Panel, konuşmaların ardından soru-cevap bölümü ile sona erdi.
Panel serisi devam ediyor
İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Planlama Ajansı tarafından kurgulanan “Nasıl Bir İzmir” çalışması, iki haftada bir tüm İzmirlilerin katılımına açık olarak gerçekleşecek paneller ve bunları takip eden atölye çalışmaları ile devam edecek. Çalışmanın, Vizyon 2074 Çerçeve Belgesi’ne önemli çıktılar sağlaması bekleniyor.
14:54
YORUMLAR