google92207d2cbecf4788.html

Gerçekçi ol imkansızı iste!

Kaptan Mehmet Ali Sökmen Yazdı: Gerçekçi ol imkansızı iste!

Gerçekçi ol imkansızı iste!
15 Temmuz 2022 - 16:40
Yazının başlığı 68 kuşağının sloganıydı. Bir yerde o kuşaktan birisi olarak hayallerimiz vardı. Ülkenin bizim çabalarımıza , fikirlerimize ihtiyacı var diyorduk. Bugün hayallerimizin, düşüncelerimizin ne kadar önemli ve gerçekçi olduğu ortaya çıktı. Ama çok geç, imkansızı istedik maalesef hep kaybettik.

Ernest Hemingway’in “ Çanlar kimin için çalıyor” romanında İspanya iç harbi anlatılır. Sendikacı Pablo çok karamsar olan militarist Maria’ya “ Üzülme, karamsar olma umudunu ve hayallerini daima muhafaza et ve etrafınla paylaş” der. Maria’nın cevabı kesin ve serttir “ Olmayan bir şeyi kiminle paylaşayım “ Ben de olmayanları arıyorum, umarım bulurum!!
Deniz, Hüseyin,Yusuf’un asılmalarının 50 inci yılıydı. Hayallerinin peşinden gittiler.... sonuç darağacı. Her sene 6 Mayısı düşünerek sıkıntılı, karamsar geçirirdim. Bu sene sınıf arkadaşım Kaptan Barış İpeklioğlu’nun damadı Cem Murat Orhan (Cemal Reşit Rey Genel sanat Yönetmeni ayrıca Orkestra Şefi ve besteci) bizleri 6 Mayısı anma ve hüzün törenine Cemal Reşit Rey konser salonuna davet etti.

Olağan üstü bir hazırlık ve o geceye yakışır bir müzik gösterisi izledik. Sevgili Murat’ın çevresi çok geniş. Azerbaycan’dan Orkestra Şefi Ayyub Guliyev, Kara Karaev’in eserlerini yönetti, müthişti. Eseri yönetirken adeta yaşıyor, kendinden geçiyordu. Program Debussy’nin La Mer (Deniz) eseriyle başladı. İspanyol gitarist Marko Sosias’ın orkestra eşliğinde çaldığı ve Deniz’in çok sevdiği son arzusu olan Rodrigo’nun gitar konçertosuyla sonuçlandı. Bizlere sadece merhaba hüzün , selam 68’ler demek düştü.

5 Mayıs tarihine bir hüzün daha eklendi. Bende özel bir yeri olan hocamız Kaptan – Hukukçu Gündüz Aybay’ın küçük kardeşi Prof.Dr. Rona Aybay’ı kaybettik. Yüksek Denizcilik Okulu öğrencisi iken gelip konferans vermişti. Hukuku A’dan Z’ye kadar o kadar güzel anlatmıştı ki konferansın bitmesini istememiştik. Sonra Avukat bir arkadaşım vasıtasıyla İstanbul Barosunda bir söyleşisine katıldım. Hocanın esas konusu “ İnsan Hakları Evrensel Bildirisi , tarihi sonuçları ve uyulması gereken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarıydı.”

Hocamızı 5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gece kaybettik. Deniz, Yusuf, Hüseyin’i kaybettiğimiz saatlerde
Şimdi Rona Aybay’ın konferansları doğrultusunda; Gezi Davasından içeride yatanlar , 28 Şubat davasında açıkça ortaya çıkan sahte CD yi emsal gösterip 80 – 90 yaşlarındaki 13 General, 1 Amirali içeride tutmak Evrensel İnsan Haklarının neresindeler? Yoksa biz bu evrenden dışarı atıldık haberimiz mi yok?

68 kuşağının başaramadıklarını şükürler olsun başka güçler başardılar. Emperyal sistemin istediği: Kamu piyasadan kovuldu, tarım yok edildi, özelleştirmeler aktı gitti, eğitim dinselleştirildi, sağlık belli ellere savruldu, en önemlisi itiraz hakkını kullanmayan toplum vasatlaştırıldı. Sonuçta alın teri, emek cezalandırıldı. Emeğin milli gelirden aldığı pay hiçken, rantla zenginleştirilenlerin payı uçtu gitti. Sonuçta bu yapıdan derin bir yoksullaşma ve sefil bir lümpen rant sınıfı bir yerde burjuva doğdu.
Bu olumsuzluklardan nasibini alan bir sektör de “ denizcilik emeği” oldu. Çok yazdım tekrarlamayayım

68 kuşağının ideolojisi globaldi. Yani dünya gençliğinin gerçekleri görmesi neticesinde yaşanan düzene karşı başkaldırıydı. Devam etmedi, daha doğrusu emperyal sistem müsaade etmedi. Günlük menfaatleri karşılığında toplumları , ülkeleri hiçe saydılar. Bugün Rusya – Ukrayna savaşı emperyalizmin çıkarları doğrultusunda devam ediyor. Başta Amerika olmak üzere kapitalizm geleceği en az 50 sene sonrasını düşünmüyor. İklim krizi bağıra bağıra geliyor. Kuzeyde buzlar eriyor. Otoriteler ;yakın zamanda Atlantik’te – Pasifik’te adalar kaybolacak, iç denizlerde sular 1 – 1,5 metre yükselecek, denizler kara parçalarını yutacak diyor. Kimin umurunda? Savaşsınlar, silah tüccarları kazansın bize ne gelecekten. Bu vahşi sistem geriye ne bırakacak umurlarında mı?

Ernest Hemingway’in “ Çanlar kimin için çalıyor” romanıyla başladık onunla bitirelim. İspanya iç harbi bitmiş, Hamingway dostlarıyla Paris’te kafede sohbette. Dostu sorar: Romanın güzel de daha kısa yazamaz mıydın? Yazar, şimdi cevap veremem sonra konuşuruz der. 3 gün sonra toplandıklarında cevabı hazırdır. “ Satılık kırmızı bebek ayakkabıları hiç giyilmedi.” ( For sale: baby red shoes never worn)
Beni tarifsiz üzen Rus saldırısında Kiev’de sığınakta tespih taneleri gibi sıralanmış 8 -10 yaşlarında çaresiz kız çocukları. Umarım kırmızı ayakkabıları satılığa çıkmamıştır.

Kaptan M. Ali SÖKMEN
Foça Temmuz 2022

Kaynak: FOÇA GÜNDEM 

YORUMLAR

  • 0 Yorum