google92207d2cbecf4788.html
RUHİ İYİGÜN

RUHİ İYİGÜN


Varlıkla Başlayıp Yoklukla Biten Bir Göç Hikayesi: Mübadele

02 Mayıs 2025 - 22:37

Mübadele Antlaşması ve Zorunlu Göç

30 Ocak 1923 tarihinde, yeni bir ulus devleti kurmak isteyen Türkiye ve Yunanistan bu sorunun çözümünü bir mübadele anlaşması yapmakta buldu. İsmet İnönü ve Venizellos'un imzaladıkları bu anlaşma gereği, Anadolu’da yaşayan 1,5 milyon Rum ile Ege adaları ve Rumeli’de yaşayan 500 bin civarındaki Müslüman Türk’ün zorunlu olarak yer değiştirmesi idi. İmzalanan bu anlaşma gereği her iki toplum, doğdukları topraklardan, köklerinden, mal varlıklarının büyük bir kısmını kaybederek ayrıldılar.

Sözlükler mübadeleyi, değişim olarak belirtiyor; yani paranın parayla, malın malla takası olarak tanımlıyorlar. Oysaki bu anlaşmayla insanın insanla, dinin dinle değişimi yapılmaktaydı. 2 milyon civarındaki insan, doğup büyüdükleri, vatan olarak bildikleri topraklardan, istedikleri ya da istemedikleri sorulmadan, zorunlu olarak yer değiştiriyorlardı. Bu, tarihimizde ilk kez görünen en büyük değişim, yani mübadeleydi.

Emperyal Devletlerin Etkisi ve Yıkım

Tarihte yıllarca beraber yaşamış, benzer kültürden, ortak ezgilerden, yaşam şekillerinden kaynaklanan ve yakınlıkları olan bu iki toplumun adeta başında patladı. Dostluk ve kardeşlik duyguları ile yaşamak yerine düşmanlık ve nefreti egemen kılmaya çalışanların istekleri oldu. Yıkıma yol açan olaya ne Anadolu Rumları ne de Yunanistan’da yaşayan Müslüman Türkler sebep oldu. Emperyal devletlerin çıkarcı politikaları her iki halkın başına patladı, sonrası göç, varlığın yokluğa dönüşmesi ve iki vatan yorgunu insanlar.

Mübadelede Foça’ya yerleşen, Limni mübadili yaşlı bir teyzemizin söylediklerini manidar buluyorum: "Biz ada da altın kaşıkla yemek yerdik, bura da tahta kaşığı bile bulamadık." Varlığın yokluğa dönüşmesi bundan güzel anlatılabilir mi?

Vatan Özlemi ve Acıların Unutulmaması

Mübadiller, yani vatanlarından sürülenler, vatanlarını ve köklerini hiç unutmadılar; kuşaklar boyu çocuklarını, torunlarını eski vatan hikayeleriyle büyüttüler. Her insan doğduğu yeri arar. Anasının, babasının memleketini, çocukluğunun geçtiği yerleri özler; aklı hep orada kalır, ne kadar büyürse büyüsün akılda hep orası, yani doğduğu, vatan bildiği topraklarda kalır.

1. kuşak Limni adası mübadili Haydar Koç, vatan özlemini şöyle anlatıyor: "Lera da vardı evimiz, Lapat’ta vardı bağımız, yanıyor burada bağırımız..." 14 Mayıs 1924 günü akşamı, Limni Adası Myrina iskelesinden mübadilleri Foça’ya getirmek üzere hareket eden Kırzade isimli geminin güvertesinden yaşlı gözlerle, son kez vatanına bakmakta olan Alikaların Fatma Hanım’ın hıçkırarak söylediği... "Mirina... Mirina... yetim kalası... taşını, toprağını Kemal alası." Çaresizlik ve umut. Mübadele ile yaşananlar çok ama çok büyük bir acı... Acı unutulmamalı. Unutarak bir yere varılmadığı çok iyi biliniyor. Mübadeleden, günümüzde yaşanan mübadele acılarından çıkan özet şudur: Ne birlikte yaşananlar unutuldu, ne de insanların doğduğu topraklara özlemi bitti. Hala mı? Evet, hala daha! Evet, bugün de hala!

RUHİ İYİGÜN 

YORUMLAR

  • 0 Yorum