Foçalıyım demek o kadar kolay değil!


Ne corona vardı ne Kenan Evren.
78 yazı, birkaç arkadaş karar verdik, orak adasına gidip birkaç gün kalacağız.
Dışardan fazla yardım almayacağız.
Ben, Ayva Serdar, Levent Kaya, Alp Kızılsu var; valla gerisini hatırlayamadım.
Ne bulursak onu yiyeceğiz.
Balık yakalıyoruz, midye topluyoruz.
Alp kuş vuruyor, doğayla resmen aşk yaşıyoruz.
Güneş batarken biz masamızı kuruyoruz.
Karaburun’a doğru güneş batarken, kızıl bir yol ta ayaklarımıza kadar halı seriyor.
Saat sabahın dördü, muhabbet kuyular kadar derinlere dalmışken küçücük bir kayık yanaşıyor.
Birinde Sebo var, diğeri İbrahim Elko diye hatırlıyorum.
Club Med’in gece barı kapanmış, tekneye yüklemişler şarapları, kocaman kaşarları ve de meyve cümbüşünü.
Saatler bir daha geri alınıyor ve güneş bu kez dalga geçer gibi tersimizden doğuyor.
Çokta umurumuzda…
Akşamki bulaşıklarımızı kumla ovarak temizliyoruz.
Kahvaltıda midye var, Aaa bi tekne geliyor, kızlar var, Işıl, Arzu pişi yapmışlar.
Nasıl bir lezzet, nasıl bir mutluluk.
Niye anlattım söyleyeyim, öyle Foça’yı seviyorum, ben Foçalıyım demek o kadar kolay değil.
Kimlik edinmek için yüz tane dernek kurmak gerekmiyor. Foça’yı soluyun, öğrenin, yaşayın.
Saygı duyun geçmişine.
Hani kimliğini bozup da yeni yerler aramak zorunda kalmayın diye...
Necati Vural