Seyfi Gül: 10 yıl önce neler yazmışız

Seyfi Gül'ün Nisan 2011 tarihli köşe yazısı: Haydi dostlar sahaya…


Seyfi Gül: 10 yıl önce neler yazmışız

HAYDİ DOSTLAR SAHAYA…
Bir meşin yuvarlağın peşinden koşarken rast geldik sizlere. Güneşin en güzel battığı yerden Foça’dan selamlar getirdik.
Yolculuklar yaptık. Dünya yansa belki bir araya gelme ihtimalimiz olmayan kişilerle bir araya geldik. Oturduk, konuştuk, dertleştik. Sonra sahaya çıkıp, depiştik. Yendik. Yenildik. Devirdik. Devrildik. Omuz attık, çelme taktık, gücümüz yetmeyince sarılıp durdurduk. Galipsek vakit geçirdik. Sinir ettik. İtiraz ettik. Hakemleri ittik. Kart yedik. Ama maç bitiminde yine kol kola, muhabbetle sahayı terk ettik.
Geçen yıl bu zamanlar yurdun uzaklarından 20, dünyanın uzaklarından 6 takımla bir araya geldik. Huyunu, suyunu, zevkini, tasasını, dilini milini bilmediğimiz yüzlerce insandık. Çoğuyla yeni tanıştık. Anlaştık. Bu yıl yine buluşmaya sözleştik. Düştük yollara.
Biz Foçalılar kendimizi de, kentimizi de çok severiz. Toz kondurmayız buraların güzelliklerine.
“Tatil için, eğlenmek için, yaşamak için Foça’yı seçin” yazmışız dostluğa, arkadaşlığa sürdüğümüz minibüsün her yerine. Bizim her gün yaşadığımız güzelliği paylaşmaya çağırırız dünyayı. Kolay beğenmeyiz başka yerleri. Yüz vermeyiz. Laf aramızda; şu meşin top bahanesiyle haşır neşir olunca Antalyalılarla; görünce Antalya’nın dünyaya nam salmış tesislerinin son hallerini, bozuntuya vermemiş gibi yaptık ya, bir hayli bozulduk. Biraz dediğime bakmayın, turnuva dönüşü arabamızın üzerindeki yazının “Tatil için, Eğlenmek İçin” kısımlarını kapatalım, Antalya’nın bu güzellikleri bu tesis bolluğu bizi bozar” diyenlerimiz oldu. Neyse ki “Yaşamak için Foça’yı Seçin” kısmından vazgeçenimiz yoktu. Her noktası doğal ve tarihi sit alanı olan Foça, dokusunu değiştirmeden zamana meydan okurken, yeni ve büyük tesislere ulaşamamamın burukluğu, ama her şeye rağmen betonlaşmamaya direnişin gururuyla bin yılları gelecek bin yıllara taşımaya devam ediyor. Antalya ise Akdeniz’in incisi ünvanını fazlasıyla hak eden doğası ve herkesi imrendiren tesisleşmesini, bu yola baş koymuş turizmcileriyle her yıl daha üst seviyelere taşımaya devam ediyor.
Tesisleşmenin rahatlığının yanı sıra sıkıntı yarattığı da ortada. Bu tesisleri yılın 12 Ay’ı belli bir yüzdenin üzerinde doluluk oranıyla çalıştırmak gereği, yeni ufuklara yolculuğunda başlangıcı olmuş. Sadece yaz turizminin tatmin etmediği Antalya; artık Spor, Sağlık, Kurumsal Toplantılar, Tarih araştırmaları, Medya faaliyetleri, Kültür Sanat etkinlikleri vb. alanlarda da turizmin başkenti.
Bu çeşitlilik ve dünya nimetleri içinde, önceleri, yurdun değişik kentlerinden 40 yaş üzeri futbol sevdalılarını bir araya getiren sevgili Antalyalılar; Manavgat, Belek, Side dolaylarında sayısal anlamda küçük turnuvaları başlattılar. Bir çocuğun adım atıp yürümesi gibi her zorluğu bire bir yaşayarak işi büyüttüler. Kent içlerine yakın bölgelere adım adım ilerlediler ve artık müthiş bir güvenle koşmaya başladılar. Kundunun spor tesisi bol, konaklama imkanları mükemmel tatil ve eğlence merkezlerine Uluslar arası bir turnuvayı yerleştirmeyi başardılar. Geleneksel hale gelmesi için birincisinin yaşanmasının yettiği, mükemmel bir organizasyona ev sahipliği yaptılar.
Master turnuvalarının hayata geçmesine, önce bölgesel sonra ülke düzeyinde lig oluşturulmasına, federasyon çatısı altında birleşme ideallerine her konumda çaba koyan Karşıyaka’sıyla, Foça’sıyla, tüm İzmirlileri, Nevşehir’i, Niğde’yi, Afyon’u Uşak’ı, Manisa’yı, Akhisar’ı, Amasya’yı, Edirne’yi, Trabzon’u ve adını gönlümüzde taşıdığımız ve burada zikretmediğimiz tüm masterleri inkar etmeden, onları da yanlarında görmek isteyerek bir büyük dünya projesine baş koydular.
Yolun bu bölümünde, memleketimizde geleneksel hale gelmiş bir karşı hareketi de gördüler. Kişisel üzüntüler, geçici pişmanlıklar yaşadılar. Vazgeçmediler. Biliyorlardı ki: “ Çabalar acı vermeye başladığında, kendisini zorlamaya devam edebilen adam, kazanacak adamdır”
Çabaları; kibrit çöpünden yapılmış evlere değil, her türlü karşı duruşlara dayanıklı organizasyonları bina etmeye yönelikti. Ayhan Dolma, Osman Ergin ve Antalyalı şövalyeler. Devam dediler.
Şimdiden kazandılar.
“Evinde otur, televizyonunu seyret, aybaşında maaşını al, torununu gezdir yeter” gözüyle bakılan bir nesil bu çabalarla tekrar yaşama dönüyor. “Hayat bitmeden, hareket bitmez” inancıyla yeşil sahalara çıkıyor. Kırkından altmış beşine delikanlılar gençlik aşısıyla top koşturuyor. Kentler, dağlar, denizler, yollar aşılarak dostlar birbirine kavuşuyor. İşi, maddi durumu, sosyal konumu, rütbesi, makamı, dünya görüşü, ırkı, rengi, inancı kimsenin umurunda olmadığı bir mekan da, ikinci baharını yaşayan dünyalılar dostluk için buluşuyor.
Antalya 2. Uluslararası Masterler Futbol Turnuvası başlıyor.
Haydi dostlar sahaya…

Seyfi GÜL
Nisan 2011-Foça