Fıstıkçı Ali'nin Sessiz Vedası: Hiçliğe Döşenen Temel Taşları
İlk hatırladığım, Fıstıkçı Ali diyorlardı.
Üç tekerlekli bir araba uydurmuş, küçücük cam bölmelerde çerez satıyordu. Her mübadil gibi, yeni dünyasında ayakta kalma peşindeydi. Eşi, Emine Abla diye kaldı aklımda. Her Limnili gibi, hep temizlik derdindeydi.
Bir avuç leblebiyle bir büyük rakı içilen Trakya geleneğinde çerezcilik tutmayınca, işi dondurmacılığa döktü Ali Ağabey. Başında bir külahımsı bereyle dolaştı durdu sokaklarda... Ve sonra bir ilke daha imza attı; bir kafeterya açtı ki, Foça'da bir ilkti ve çok da başarılı oldu.
Sonrası hazin; darmadağın bir aile.
Sınıf arkadaşım oğlu Mehmet Ali her şeyi yıkıp gitti memleketten. Torunu Münir bir Hollandalıyla evlendi ve ayrıldı. İki sarı kafalı çocuk, babalarını tanıyamadan büyüdüler. Münir bir daha evlendi, Mehmet Ali bir daha evlendi; yine çocuklar, yine çocuklar, yine çocuklar... Mine’yi anlatmaya gücüm yok. Bir koca aile yitti gitti.
Onlar, Foça'nın temel taşlarıydı; hiçliğe döşenenler...
İlkokul yıllarımdı, bilmiyorum. O güneş yanığı yüzüyle arabasını ittire ittire büyük bir mücadele veren Ali Baba, hayal bile edemezdi ki o mücadelenin böyle hüsranlarla sonuçlanacağını.
Dondurmam kaymak Ali Baba, ışıklarda uyu...
NECATİ VURAL / FOÇA